KadincaSayfa.Com

Güzelliğin beş para etmez…

Güzelliğin beş para etmez…

Gülse Birsel’in kalemine bayılırım, bir konu üzerine eğildiği zaman o konu hakkında çarpıcı gerçekleri tüm çıplaklığı ile gözler önüne serer ve konu ile oynar adeta. Biz kadınları irdelemiş bu kez, yazıyı okudukça içinizden hak verirken yüzünüzde de bir gülümseme oluşacak. Ne kadar da haklı, eskiden güzellik anlayışı maskelerden, iyi beslenmeden bilmem ne yağlarından geçerdi, günümüzde kesin sonuçlar var artık göğsün mü küçük yat ameliyat masasına bir hafta sonra dolgun göğüslerle arzı endam yap. Yok efendim, burnundan mı memnun değilsin hemen hallet, ama mutlaka hallet, illa ki güzel olmak zorundasın. Günümüz dünyasında ya güzel olacaksın yada güzel olacaksın başka şansın yok sanki. Yok efendim işin aslı öyle değil, Güzelliğin beş para etmez, yazısında çok güzel anlatmış Günse Birsel, kalemine yüreğine sağlık.

Güzelliğin beş para etmez…

“Medikal estetikçiler olmasa” diye tamamlıyorum başlığı. İşi daha da büyütmeye niyetliysek plastik cerrahları da bu gruba katabiliriz. Bu gün, canım karanlık gündeme girmek istemiyor. Onun yerine sizinle en delikanlı şekilde ‘güzellik sırlarımı’ ve estetik dünyasının bilinmeyen yönlerini paylaşmak istiyorum.
Beş altı yıl önce inanılmaz güzellikte genç bir kadın, arkadaşımız oldu.

Yazın, kendisinin de içinde bulunduğu bir grup arkadaş, hep birlikte tekne tatiline çıkıldı.

Bir gece o afet arkadaşımızın yorulup yatmaya giderken, sırasıyla takma saç postişlerini, takma kirpiklerini ve takma tırnaklarını çıkardığını, biz şaşkınlık çığlıkları atarken, dürüst ve samimi biri olduğu için, göğüslerinde silikon ve dudağında da dolgu olduğunu itiraf ettiğini hatırlıyorum.

Kanımca çirkin kadın yoktur, az bakım vardır.

Ya da, konu kadın güzelliğiyse, bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur.

Artık 19 yaşındaki kızlar bile, belki ileride gençlik fotoğrafları aleyhlerinde delil olarak kullanılmasın diye, tüm müdahalelerden faydalanıyorlar.

Burun estetiği, dudak dolgusu, kaşlara kalıcı makyaj, zaten standart.

Ekstra aksesuvarlar istenirse bazen dişler yaptırılıyor, vücut şekillendiriliyor, kirpik protezi yapılıyor…
güzelliğin beş para etmez

HARBİ ‘GÜZELLİK SIRRI NEDİR?

Ben 19’ken, o yıllarda, bir tek burun yaptırılırdı.

Onu da ben tercih etmedim. Bu kararımı mantıklı bir sebeple açıklayamıyorum.

Ama bugün, ben dahil her ünlüye, çok güzel olup olmadığına bakılmadan ‘Güzellik sırlarının’ sorulduğu bir dönemdeyiz.

Merak ediliyor kardeşim.

Çünkü dünyanın hiçbir devresinde, güzelleşmek bu kadar mecburi olmamıştı!

Şahsen, ‘Güzellik sırlarım sorulduğunda’, yıllarca ‘Bol su içmek, sigara içmemek, iyi genler, gülsuyu’ filan dedim.

E bunun ‘sır’ tarafı nerede? Kimden gizliyorsun da sır oluyor?

Kanımca esas güzellik ‘sırları’ şunlardır: Lazer, botoks, dolgu, kök hücre enjeksiyonu, porselen diş, liposuction vs… Zira bunlar, hem (en azından çoğunlukla) güzelleştirir, ve de kimseye söylenmediği, saklandığı için, harbiden sırdır!

Şimdi burada, bakınız, delikanlı gibi açıklıyorum: Burnumda dolgu var, burnumun ucunda botoks var, arada yüzüme lazerli cilt güzelleştirme uygulamaları yaptırıyorum, ara ara vitamin iğnesi, birkaç kere de gözümün kenarına az miktarda botoks yapıldı, ayıp değil ya kardeşim?! Ha, bir de, üç hafta önce ömrümde ilk defa diyetisyene gittim, üç haftada 3 kilo verdim, mutlu ve gururluyum!

Yaa herşeyi söyledim bak.

Güzellik bende var mı yok mu sabaha kadar tartışırım.

Ama güzellik ‘sırrı’m var, ve bunlar. Yürek yemiş gibi herşeyi anlattım, tüm ünlüleri bu sosyal sorumluluk kampanyama beklerim!

Zira böyle açık konuşmak, bilgi vermek, güzelleşmek isteyen tüm kadınlara “sosyal sorumluluğumuz”!

Ama benim bu ‘Estetik dünyasının Polat Alemdar’ı’ tavrım, bu konudaki gevezeliğim, pek yaygın değil.

Dolayısıyla estetik merkezlerinde, muhteşem bir köşe kapmaca yaşanıyor.

Ünlüler, sosyetikler, hiçbiri olmayan ama sadece bir tanıdıkla karşılaşmaktan korkan hanımlar, hepsi bir arada bulunmalı, fakat birbirini görmemeli.

O yüzden, merkezler, labirent gibi yapılıyor.

Ne kadar çok oda, ne kadar çok bölme, o kadar iyi.

Paravanlar, seperasyonlar, çift kapılı odalar…

Girişte sizi beklettikleri odadan, bir kapıyla uygulama odasına geçiliyor mesela.

O esnada uygulama odasının ikinci kapısından işi biten hasta gizlice çıkarılmış oluyor.

Siz lazerinizi yaptırmış, kızarmış bir yüzle çıkmadan önce, bir asistan, koridoru, etrafı kolaçan edip, sonra kapıyı açıp size “Evet, şimdi!” diyor ve böylece kimseye görünmeden koşa koşa çıkabiliyorsunuz.

Benim gibi, bekleme salonuna uğrayıp, herkese gülücükler atıp selam vererek uzun uzun para ödeyen avanaklardan değilseniz tabii.

GÜZELLİK VE BAKIMIN GERÇEK YÜZÜ

Şimdi, ünlü ve/veya sosyetik kadın dilinde, aşağıdaki resmi söylemlerin, hangi gerçek güzellik sırrına tekabül ettiğini açıklıyorum.

– ‘Açıkhavada spor yapıyorum, oksijen çok önemli’: Dolgu yaptırmış.
– ‘Sadece yeşil sabun ve gülsuyu kullanıyorum, doğalım’: Lazer uygulamalarına girmiş.
– ‘Anneannemin cildi 90 yaşında hâlâ pırıl pırıldı’: Yüzünü gerdirmiş.
– ‘Bol sebze ve meyve yiyorum’: Kök hücre enjeksiyonu yeni bitmiş.
– ‘Yüz yogası yapıyorum’: Botoks var.
– ‘Pozitif bir insanım, yüzüme vuruyor’: Yukarıdakilerin hepsi!

Acı bir hakikati söylememe izin verin: yeşil sabun ve gülsuyuyla güzel kalabilen tek kadın Fatma Girik’tir. Gerisine inanmayın.

Şimdi, hazırsanız, dergi editörlüğünün, benden büyük arkadaşlarımın ve hayatın bana öğrettiği diğer acı gerçekleri ifşa edeceğim:

-Hiçbir krem mucize yaratmayacak, ama faydası olacak. Paranızı saçmadan, iyi ürünler kullanın.
-Her şeyden önce akla yakın, zarif bir kiloda kalmaya özen gösterin, zaten işin yarısı bitti demektir.
-Kendinizi kesseniz, estetik cerraha da kestirseniz olduğunuzdan maksimum 10- 15 yaş genç görünebilirsiniz, kabullenin.
-Ne yaparsanız yapın, bir noktada annenize benzeyeceksiniz, bununla da barışın.
-Bir de… Gülsuyu kullanın, aman ha gülsuyunu ihmal etmeyin!

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.